Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail’e sivil kayıpların her zaman kararlı bir şekilde önlenmesi gerektiğini açıkça ifade ettiklerini söyledi.
Baerbock, Berlin’de Körber Vakfınca düzenlenen Berlin Dış Politika Forumu’nda yaptığı konuşmada, Hamas ile İsrail arasındaki “insani aranın” ve esirlerin serbest bırakılmasının bölgede güvenli geleceğe adımlar atılması için kullanılması gereken bir umut ışığı olduğunu belirtti.
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell’in Gazze’yi çocuklar için en tehlikeli yer olarak nitelendirdiğini anımsatan Baerbock, “Bu bir gerçektir. Bundan dolayı çocuklara yardım edilmesi için çaba sarf ediyoruz.” dedi.
Hamas ile mücadele edilmediğinde İsrail’in hiçbir zaman güven içinde olmayacağını savunan Baerbock, “Aynı zamanda İsrail için güvenlik ancak Filistinlilerin de gelecek perspektifine sahip olduklarında söz konusu olabilir.” şeklinde konuştu.
Baerbock, yaptığı tüm görüşmelerde “İsrail’in Hamas’ın korkunç terör saldırılarına karşı uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde sadece kendisini savuma hakkına sahip olmadığını, aynı zamanda halkına yönelik de görevi olduğunu açıkça belirttiğini” aktararak “Aynı zamanda İsrail’e sivil kayıpların her zaman kararlı bir şekilde önlenmesi gerektiğini açıkça ifade ediyoruz.” ifadesini kullandı.
Arap dünyasında daha fazla üzüntü ve öfkenin ortaya çıkmasından, bu çatışmanın genişlemesinden ve bir sonraki nesle taşınmasından İsrail’in bir çıkarı bulunamayacağını belirten Baerbock, “Tam da bu yüzden Batı Şeria’daki radikal yerleşimcilerin durumdan faydalanarak Filistinlileri yurtlarından sürmelerini önlemek için İsrail’e daha fazlasını yapması çağrısında bulunuyorum.” diye konuştu.
Almanya Dışişleri Baerbock, iki devletli çözüm üzerine düşünmek gerektiğini belirterek “Belki özellikle de kamuoyu önünde değil. Küçük dairler içinde. Güven kazanmak, diğerinin sıkıntısını görmeye hazır olmak (için). Özellikle Almanya, açıkça İsrail’in yanında yer aldığı ve Arap ülkeleri arasında güven gördüğü için köprü kurucu olarak hareket edebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Baerbock, Almanya’nın dünyadaki rolüne ilişkin sorumluluğunu aktif bir şekilde kabul etmesi gerektiğini kaydetti.
Kilometrelerce uzakta olan krizlerin Almanya’daki topluma da yansıdığına işaret eden Baerbock, okul ve sokaklardaki öfke ve üzüntünün nefrete dönüşmemesi uyarısında bulundu.
???????Baerbock, demokrasilerde herkesin görüşünü söyleme hakkı bulunduğunu belirterek “Ancak antisemit nefret ve İsrail karşıtı kışkırtma bir görüş değildir. Almanya’da yaşayan ve İsrail’in var olma hakkını sorgulayan herkes sert direncimizle karşılaşır, tüm sonuçlarıyla.” dedi.
Müslüman karşıtlığına mücadele edilmesi gerektiğine işaret eden Baerbock, “Müslümanların veya Müslüman kökenlilerden genel olarak şüphe duyulması, hatta onlara karşı kışkırtmalara da aynı şekilde uyarıda bulunuyorum. Tam da bu günlerde sadece Müslüman karşıtı ırkçılığa karşı ayağı kalkmakla kalmamamız gerektiğini, Müslüman karşıtı ırkçılığa karşı ayağa kalkmanın demokrasimizi güçlü kıldığını net bir şekilde ifade etmemiz gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
Toplantıya katılan Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis de dünyanın çoklu krizlerin içinde bulunduğunu belirterek Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Rusya’nın Batı ile savaşta olduğunu savunan Landsbergis, “Savaş coğrafi olarak Ukrayna’da olsa da bu bizim savaşımız. Ukrayna kaybederse hepimiz kaybederiz. Getirdiği tüm sonuçlarla birlikte.” şeklinde konuştu.
Landsbergis, Ukrayna’nın sadece kendi devletini değil, Polonya’nın ve Baltık ülkelerinin sınırlarını, böylelikle Avrupa’nın güvenliğini koruduğunu ifade etmenin sembolik bir söylem olmadığını dile getirerek, 2 yıl savaştan sonra bazı ülkelerin yorgunluk göstermeye, yeni kriz ve ihtilafların Ukrayna’yı siyasi öncelikler listesinden çıkarmaya başladığını kaydetti.
Batılı ülkelerin yeterince ve zamanında destek vermesi durumunda Ukrayna’nın savaşı kazanabileceğini ifade eden Landsbergis, Ukrayna’nın savaşı kazanmasının tüm demokratik ülkeler için önemli olduğunu, bundan dolayı Ukrayna’nın Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya entegrasyonunun öncelikli hedef olması gerektiğini savundu.